Psikolog Ödev Verdi - 2. Annemle ne alakası var ?
- Meltem KÖSEDAG
- 8 Eyl 2024
- 3 dakikada okunur
29.11.2023
Önceki yazıda bahsettiğim "adaptasyon problemi"nin ortaya çıktığı tüm olaylar yeni hayatımda yaşanıyor. Ben de ailede olan rolleri, kendi ailemde gördüklerimi baz alarak değerlendirdiğim için - doktor öyle diyor- evlenme sürecinde ve sonrasında daha önce görmediğim şeyleri gördüğüm için çok şaşırmış ve sarsılmış bulundum.
Yine önceki yazıda bahsettiğim davranışları kabul edemeyişimin sebebini doktor anneme bağladı. Annemin zamanında benzer durumlara maruz kaldığını hatırlıyorum. Hatta bunlardan şikayetçi olduğu ancak şikayetini kendi kendine dile getirmekten öteye gidemediği gerçeği ile karşılaştım. Annemi ve onunla olan ilişkimizi psikoterapiste anlattıkça onun hoşuma gitmeyen davranışlarından birinin 'kabul edemeyeceği ve etik olmayan davranışların sergilendiği ortamdan şikayet etmesi, ama sadece nazının geçtiği insana bu konuda sitem etmesi, malesef yanlış davrananlara gereken sitemi yapamıyor olması' olduğunu tespit ettim. Bir de kimsenin kalbini kırmamak için aslında kendisini mutsuz eden şeyleri hiç dile getirmiyor olması ve içine ata ata fiziksel hastalıklarının bile ortaya çıkması durumu var.
Onun aslında ezilen biri olduğunu düşünmediğim halde, kendinin ezildiğini düşünüyor olması ve sadece sözle beyan etmesi, nedense bu durumu düzeltmek için hiç bir şey yapmaması beni çok sinirlendiriyordu. Bu durum çocukluğumda ona duyduğum saygıyı azaltıyordu. Kendisine yanlış yapıldığında ne onu önleyebiliyor ne de bunu görmezden gelebiliyordu. Bir de bunu kendine dert etmek var. Bende de bunların hepsi var. Kendisine benzemek istemediğim konulardan biri buymuş, keşfettik doktorumla.
Annem çok kibar, mütevazı, nerede nasıl davranması gerektiğini bilen, kimsenin dedikodusunu yapmayan, insan ilişkilerinde strateji yapmayı hiç bilmeyen, yapıcı bir insan. Ben de böyleyim ve bu durumdan mutsuzum. Aslında mutsuz değilim de, bu durumun sebebiyet verdiği "bu davranışınızı beğenmedim" diyememe durumundan mutsuz değilim.
Şimdi bir düşünelim, annemin karşılaştığında mutsuz olduğu bir şey yaşamış, ben de onun sergilediği tavrın aynısını sergilemişim, bana hakettiğim değerin verilmediğini düşündüğümde, hoşuma gitmeyen şeyler olduğunda, hatta yanımda dedikodu yapıldığında (ki nefret ederim), zorbalığa uğradığımda, annemin yaptığı gibi, hiç birşey yapmayıp sadece bunun beni üzmesiyle kalmışım. Peki neden geriliyorum ? Kardeşim çıkıp da söylesene bu durum benim hiç hoşuma gitmiyor diye. Yok. Meltem negatif basmaz, zaten kibardır, saygılıdır, hem olumsuz şeylere yol açacak konuşmalar neden yapsın ki ? Bu huyum da beni çok rahatsız ediyordu, üzerine konuştuk.
Sanırım bir insana yaptığı şeyin yanlış olduğunu söylersem karşılığında vereceği yanıtı kaldırmak konusunda güçsüz kalacağım bir konuşmaya hiç girmemeyi tercih ediyorum. Güçsüzlükten kastım seviyeyi bozmadan, kargaşa yaratmadan sakince, adaletli ve objektif bir şekilde şikayetlerim üzerine konuşamayacağım durumda, manipülasyon söz konusu olursa , karşımdakinin çirkefleşmesi veya durumu bir yerlerinden anlaması gibi riskleri göze alamadığım için hiç konuşmamayı tercih ediyorum. Bu da bana zarar veriyor. Dürüst olmak lazım kendi kendine. Çekiniyorum.
Ya aslında olanı olduğu gibi kabul etmek zorunda olmak beni gereksiz geriyor.
Bazılarının birini sevme sebebinin kendilerini çok sevmeleri olduğunu, kendi gösterişlerinden tatmin olmak için birinin yanımda olmak isteyebildiklerini gördüm, buna nasıl bozuldum anlatamam. Kime gidip bundan rahatsız olduğumu söyledim ? Kimseye. Neden? Çünkü nasıl söyleyebilirim onu bilmiyorum.
Youtube'da Özlem Tokgöz Özsoylar'ın KIRMADAN SÖYLE AMA NASIL? (Geri Bildirim Verme Tekniği) isimli videosunu izlediğimde bana bayağı iyi gelmişti. Ne kadar pratiğe dökemesem de bunun sebebi fırsatını bulamamam, bundan eminim. İlk fırsatta bunu başaracağım.
İnsanlara demek istediklerimi ayrıca bir sonraki başlıkta yazacağım zaten, o da mektup seansı olacak.
Ona "Bana yalan sevgi vermene gerek yok" diyeceğim günü bekliyorum.
Bir diğerine "Sınırlarımı ihlal etme! Yoksa ben, ben olamam, seni de sevemem" diyeceğim günü bekliyorum.
Şimdi konumuz olan "Anne-Kız" pattern benzerliğine dönelim.
Neymiş, kendimi davranışlar konusunda şartladığım bazı normlar varmış, ben yeni ailemde, yani gelini olduğum ailede eğer başıma böyle bir şey gelirse şöyle yapacağım böyle yapmayacağım diye annem üzerinden kendime bir yol çizmişim. Benzerleri başıma geldiğinde ve ben istediğim gibi dik duruşlu ve neyden hoşlanmadığını belli edecek şekilde davranamayınca da dellenmişim. Konu gelin olmak, anne olmak, aile ilişkilerindeki yerini bilmek, hakkını yedirtmemek falan. O yüzden annemde hoşlanmadığım davranışları kendimde görmek bu beni bu kadar rahatsız etmiş. Aslında bu çok bilinçaltından gelen bir anne figürü meselesi olabilir ama bence bu daha çok, hiç alışık olmadığım "sevgisizlik" meselesi. Gerçi o da kabul görmeye ve eninde sonunda benim ailemde gördüğüm ilişkileri referans almama dayanıyor.
Farklılıkları kabul et de, rahatla.
Elbette, benim bakış açımı genişletmem gerekiyor ve bu da yeni ödevim. Bunu direkt yapamam, deneyimlerle ve düşüncelerle geliştireceğim kendimi. Olaylara başkalarının gözünden bakabilmeyi, objektif olamasam bile empati kurabilmeyi, kendi değer yargılarıma göre değil karşımdakinin kendi doğrularına göre onun davranışlarını değerlendirebilmeyi öğrenmem lazım. Çünkü karşımdaki insan bu davranışları benim gözümden değil kendi gözünden görüyor, bu yüzden de benim gördüğüm hataları kendi görmüyor.
Tabi ben bu konularla meşgul olurken bir de araya annelik mevzusu girdi. Daha kendimi bu konulardaki stresten arındırıp anneliğe hazırlamam lazım. Henüz hiç ama hiç kabullenemiyorum bu süreci. Kendimi hazırlamak için bir an önce kafamı toparlamam lazım.
Anneliğin temel bir el kitapçığı var mıdır ?
Comments