top of page

Psikolog Ödev Verdi - 4. Neden Söyleyemiyorum ?

Güncelleme tarihi: 6 Kas 2024

02.01.2024


Şimdiye kadar adaptason probleminden, kabullenmek gerektiğinden, açık iletişimden ve söylemek istediklerimi suçlar gibi değil de bunlar beni üzen şeyler seklinde kişilere direkt söylemeyi öğrenmekten bahsettik. Aslında sonuncudan bahsetmedim henüz, içimden gelenleri direkt söyledim. O kısım üstünde çalışmam lazım ve hatta egzersiz yapmam lazım.


Belki bu da bundan sonrası için harika bir ödev olabilir, 3 numaralı yazıyı şikayet eder gibi değil hayal kırıklığını dile getirerek yeniden formülize etmek. Neden olmasın ?


Önceki yazıda saydırdığım tüm söylemlerim bende tabi ki olumsuz etkiler bıraktı, aslında etki bırakmadı da, yargılamalarım sonunda beni hep şikayet ettirdi, malumunuz bu da beni mutsuz eden şeylerin heybede birikmesine sebep olmuş oldu çünkü şikayetleri dışarı aktaramadım. Biriken enerjinin olumsuz olduğu aşikar ancak onları olumluya dönüştüremezsem hayatımda olumsuz enerji tutmuş olacağım, evrendeki enerjiye inanan biri olarak bayağı aptalca ve kendime kötülük eden bir hareket etmiş olurum böyle yaparsam. Aslında bunu doktor söyledi, ben düşünebilmişim gibi prim yapmayayım şimdi.


Ama en azından üç numaralı yazıyı yazmış olmak gerçekten içimi biraz boşaltmama yardımcı oldu. Besbelli önceki yazıdaki düşüncelerimi dışa aktarmış olmam olumsuz enerjinin birazından kurtulmama fayda sağladı bile. Şimdi, aşağıda kendi kendime soru cevap şeklinde ilerleyeceğim.


Olumsuz olaylar yaşandı, ben düşüncelerim sayesinde olaylardan duygusal olarak etkilendim. Psikolojik olarak bu durumla mücadele etmek yerine kaçmayı tercih ederdim ancak başaramayacağım için duvara tosladım. Kabul etmeyi ve bu durumların devamlı olarak yaşanmasını engellemeyi öğrenmem lazım. Bu arada da, halihazırda birikmiş olan enerjiyi olumlu yönde kullanmayı öğrenmem lazım.


Şikayetleri üzüntülere sebebiyet veren gerekçeler olarak yeniden şekillendirmek geliyor aklıma. Sitemleri suçlayıcı şekilde değil de 'bu davranışınız beni şaşırttı' şeklinde ifade etmek gibi düşünelim. Zaten hedefimiz o yani, not rocket science.


-- bu yazıya aşağıda 29.07.2024 tarihinde devam ediyorum, çünkü aylar öncesinde sadece üst kısmı yazmış bırakmışım. --


Tabi insanın vakti biraz çok olunca ve öncelikli meşguliyetleri olmayınca yukarıdaki meseleler en önemli meselelermiş gibi, insanı darlıyor bunaltıyor aman allahım çözmezsem öleceğim triplerine sokuyormuş.


Tam bir ay önce bebeğimiz dünyaya geldi ve ben hamileliğin başlarında beni bu kadar mutsuz eden meselelerde o kadar kaybolmuştum ki yazı yazmak için bile yerimden kalkacak enerjim yoktu, o kadar demotiveydim. Yukarıdaki yazı serisini de yazdıktan sonra ne dönüp paylaşmaya ne de revize etmeye vaktim oldu, çünkü hamileliğim çok yorucu geçti. Ve de yapayalnız...


Hamileliğim boyunca yapayalnızdım, annem, bahadır ve çok sayılı arkadaşlarım dışında, aslında kendisinden ilgi ve destek beklediğim bazı insanların hiç tanışmamışız gibi davranması üzerine yapayalnız diyorum, aslında yapayalnız değildim. Ama inanır mısınız, yapayalnız dedirten o eksiklik var ya, o eksiklik işte önceki yazılarda bencilliklerinden şikayet ettiğim insanlar yüzünden oldu. Yani aslında hamilelik boyunca hamilelik öncesinde de şikayet ettiğim o eksiklik devam etti ve İNANIR MISIZIN DOĞUMDAN SONRA DA DEVAM ETTİ..


Kabullenme meselesini hallettim, ama aslında kabullenerek değil yok sayarak. çünkü bunlar benim kumaşıma ters, bünyem kaldırmıyor. Malesef ben de sıradan bir insanım mükemmel de değilim, kabul edemiyor olduğum şeyleri yok saymak ve kaçmak da benim kendimi iyileştirme yöntemim. Çünkü neden olmasın ? Çünkü benim bakmam gereken bir bebek, ona vermem gereken sevgi, kendime sağlamam gereken sağlık, bakmam gereken bir benlik var,


Yok saymakta da hiç zorlanmadığım bu kişiler zaten hayatımda olmaya da çok niyetli olmadıkları için, eksikliklerin eksikliğinden şikayet etmek yerine onlara duyduğum ihtiyacı ortadan kaldırarak onların eksiklik değil 'söz konusu bile olmayışı' şeklinde hayatımdan bir bulut gibi uzaklaşmasını sağladım. Olay bu.



03.11.2024


Yukaridaki yaziyi su an -umarim- son kez gözden gecirip. final cumlelerimi de simdi ekleyip sonunda yayinliyorum. Görünen o ki bu zamana kadarki meselelerin çoğunuçözdük, bir tanesi hariç:

KİŞİNİN YÜZÜNE KARŞI HOŞLANMADIĞIM DAVRANIŞLARINI SÖYLEYİP, TEKRARLAMAMALARINI RİCA ETMEK.

Bu neden bu kadar zor geliyor bana? Bahadır karakterimin nahifliğinden dolayı diyor. Benimse bazı teorilerim var.



- Insanlar kaç yaşına gelmişler bu yapılanın ayıp olduğunu, yanlış olduğunu, gereksiz olduğunu zaten kendilerinin bilmeleri gerekmiyor mu ?


- Bana böyle bir şey söylenseydi yerin dibine girerdim. Bu yüzden karşımdakine bu hissi yaşatmaktan ben utanırım diye bunu söylemiyorum.


- Bir insanı karakterini gösteren bir hareket için uyarmak bana ciddi bir aşağılama gibi geliyor, kendi nezaketime bunu yakıştıramıyorum.


- Herkesin değer verdiği şey farklı, değer yargılarımız farklı olduğu için de karşımdakine "yaptığın yanlış" demek aslında "yaptığının bana göre yanlış" olması demek olduğu için, bunu dile getirmenin de bencilce olacağı kanaatindeyim. Bu yüzden de bunu yapmak istemiyorum.


Işte ben bu kadar derin düşünürken insanların bodos ilişki kurmaları ve ne kendilerini ne konuştuklarını ne ithamlarını sorgulamaları da bana en son şunu dedirtiyor;


EŞEK HOŞ LAFTAN NE ANLAR !

O yüzden söylemiyorum işte bu düşüncelerimi karşımdakine. Çünkü anlayacağı da yok, nazım da geçmiyor. Bu kadar.



Çok takmayın, hoşçakalın.


Kasım, 2024

Meltem

Comments


©2020, Meltem KÖSEDAG tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page