Bunlar
- Meltem KÖSEDAG
- 2 Haz
- 5 dakikada okunur
İnsanların zaten sık sık birbirleri arkasından konuştuklarını biliyordum elbette, Ama bunların yaptığı, sanki kendileri çok iyi insanlarmış da, dünyanın kalanını eleştirmek üzere özel olarak seçilmişler gibi, herkesin hakkında özellikle tiksindirici bir tavırla konuşmaya dönmüştü. Çoğunu kıskanıyorlardı. Kimseyle iyi geçinip övmek için tanışmazlar, herkes hakkında kötü bir şey bilirlerdi.
Maksim Gorki, otobiyografik romanlarından ikincisi olan "Ekmeğimi Kazanırken" isimli (aslında bir diğer çeviri ismi de Gençlik Yıllarım olan) kitabının birinci bölümünde kendisiyle birlikte çalışan insanların karakterleri üzerine yukarıdaki cümleleri samimiyetle ve bir o kadar da yalın bir şekilde ifade ediyor. Bunu okuyan ben, bahsi geçen insanlara benzer karakterler ile ilgili tecrübelerimden bir hayli zedelenmiş ve şoka uğramış olarak çıktığımda, kendimi ifade etmekte epey zorlanmış, bu sade cümleleri kuramadığım için de "diyecek kelime bulamıyorum" ifadesini belki yüz kere kullanmıştım.
Beni bu insanları sadece 4 cümlede alenen ifade edebilmesi bile o kadar etkiledi ki, kendimi bu yazıyı yazarken buldum. Yazmaktaki niyetim ise, bu zamana kadar söylediğim tüm "diyecek kelime bulamıyorum"ların yerini olabildiğince başarılı ve sade bir şekilde, sakinliğimi koruyarak doldurmaya çalışmak.
Olayların yaşandıkları sırada nabzımı ve stresimi kontrol etmeye çalışırken, kelimeleri bir araya getiremeyecek kadar nahif kaldığım anlar oldu. Bunları hakkıyla ifade edebilmek için aradığım kelimeler genelde yüksek perdeden sıfatlar oldu. Abartılı kelimelerden başka hiç bir şey şaşkınlığımı ve yaşadığım tiksintiyi aktarmama yetmedi. Ancak Gorki'nin bu sözlerini okuyunca kendimden utandım. Bu zamana kadar aldığım dileğitimlerinden, yaşadığım ülkelerde harcanan vakitten, tanıştığım insanların çeşitliliğinden, dinlediğim hikayelerden, okuduğum romanlardan...
Bunlar
Bazen bu insanların ne kadar çirkin ve çiğ karakterler olduğunu sadece düşünürken bile abartıyor muyum diye soruyorum kendime.
Sonra görgüsüzlüklerinin ardında sanki görmemişlik değil de kendilerini geliştirmek ve gerçekleştirmek adına bir birikimleri varmışçasına, ama aksine de gösteriş istenciyle hayat yaşamaya çalışmalarından tiksiniyorum.
Bunlar, Hava atma meraklısı oluşlarının bile ardında sahip olduklarının hayalini kurarak kendini kandırdıkları her ne varsa, bunun onlarda eksik oluşunun yine onlarda yarattığı ezikliğin üstünü kapamaya çalışırcasına bu yalana inandıkları, her hareketlerinden belli oluyor -ki, onlar da hayatlarının aslında palavradan ibaret bir uydurma olduğunun vurgulandığı her an bunun gerçek olduğunu bildikleri için geri adım atıyorlar.
Bunlar, Seni aciz ve nahif gördükleri her an kendilerini üste çıkarmaya çalışıp, bu üstünlüğü de 'haklı olmak'tan ziyade 'sahip olmak' adına taşlamak için ağızlarına geleni söylercesine savaş açmaya, yüksek perdeden anlatmaya her an hazırlar. Yeter ki kafana basıp senden yukarıya çıksınlar ve sana yukarıdan bakmanın keyfini yaşayabilsinler. Onlara göre, ne yaşanırsa yaşansın onlar her zaman en üsttedirler, diğerleri ise aşağıdan onların parlayışını izlemelidirler. Onların sahip olmak istedikleri ne varsa, hak etmeleri ve bunun için emek harcamaları gözetilmeksizin öncelikle onlar sahip olmalıdır. Sen eğer onlardan daha fazla emek harcayarak ve daha fazla hakederek sahip olduğun şeylerin mutluluğunu onlarla paylaşmak istersen, onlar bunu ters tepkiyle karşılar ve bundan hem üzüntü duvar hem bunu sana belli etmekten çekinmezler.
Bunlar, en iyisini yapar ve hak eder, kimse onların bir eksiğini, yanlışını, hatasını, koz olarak kullanılabilecek bir şeyini bilmemeli ve görmemelidir. Onlar bu durumla mücadele edecek kadar güçlü değiller, çünkü onlar başkasıyla ilgili bir olayda hatayı ve eksikliği bilen kişi olsalar, tüm bu bilinen hataları bir gün insana karşı silah olarak kullanmaya hazırlardır. Bu yüzden herkesi, kendilerine karşı silahlanmış olması durumunda tehlike olarak görüp sürekli istişare içindedirler. Hiç bir koşulda kimseye ne kendileri ile ilgili ne de küçük çevreleri ile ilgili negatif bilgi, şikayet, bir memnuniyetsizlik dile getirilmez.
Bunlar, Ne yaşarlarsa yaşasınlar, dışarıya yalanlarla süslenmiş gösteriş dolu bir hayat lanse edilir. Tek istekleri, önce kendileri mutlu olmak, önce kendileri başarılı olmak, önce ve hep kendileri en iyi görülmek ve en yukarıdaki olarak hep her şeyin en iyisini yapan ve yaşayan olarak bilinmektir. Ancak bu isteklerini karşılayacak şekilde bir başarı, bir iyilik, bir istenene sahip olma, iyi insan ilişkileri , iyi hayatlar sürme becerisi malesef kendilerinde olmadığı için yalanlarla donanmış hayatlarını, kendilerine rakip olarak gördükleri ve kıskançlıktan yandıkları insanlara sunmak peşindedirler.
Ancak onların bu isteğinin altında yatan gerçek de şudur: senin onların altında olmaman. Bu sebeple senin üstünde olmaya çalıştıkları ve bundan egolarını tatmin edecekleri için seni aşağıda görmek arzusuyla yanmaktadırlar. Eğer ki zaten onlar senden üstte olsalardı, acıma duygusuyla, seni herkese parmakla gösterip, sana üzüldüklerini belli edecek şekilde seni dışlamak ve bulundukları alana hiç almamak üzere zaten kapı dışarı eder, bir de sana gösterdikleri merhametin gösterisini başkalarına yapıp, ne kadar iyi ve düşünceli insanlar olduklarını etrafa yaymadan edemezlerdi.
Bunlar, Kıskançlıklarının altında kendilerinin aslında sahip olamadıkları ne varsa bunun da bilincinde olmaları yatar, -ki eksiklerini lafla ve kendilerine pırlanta edasıyla hizmet edilmesini sağlayarak kapatmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de etraflarına verdikleri zarardan bihaberler, çünkü onlara göre bu normal, doğal ve hatta olması gereken. Çünkü onlar her şeyin en iyisini hak ediyorlar.
Bunların, Bencillikleri gözlerini öyle bürümüştür ki, etraflarındaki insanların, içten içe kendilerinin de öylesine imrendikleri hayatı yaşarken, hangi değerlere sahip olduklarını ve bu hayatı nasıl olup da böyle başarılı yaşayabildiklerini dahi bir görüp tartmak ve onu belki de iyi olabilecek şekilde kullanıp kendi hayatlarına entegre edebilmek adına erdemli bir yaklaşıma sahip olamazlar. Başkalarının mutluluklarından da mutlu olamazlar. Kendileri o kadar önemli ve her günün, her anın, her olayın ana karakterleri olmalılardır ki, başka hiç kimsenin mutluluğu ve başarısı onların önüne geçmemelidir.
Bunlar, Kendilerinin huzuru ve refahı o kadar önemlidir ki, çocukları arasında dahi ayrım yapmaktan çekinmez ve safını tuttukları çocuklarını diğer çocuklarından üstün görmekten gocunmazlar. Bu öyle bir bencilliktir ki, ayrım yaptıkları ve ikinci plana attıkları çocuklarının mutluluğundan doğacak sevinci bile sorgulamadan yaşayamaz, kalbinde hissedemezler, öncelikli olarak kendisinin amaçlarına uygun olmadan bir mutlu habere dahi duydukları anda sevinemezler.
Bunlar, Ayıp ve utanç bilmezler, bununla birlikte elalem ne der diye düşünmeden de edemezler, ancak elalemin onları iyi görmesi, övmesi ve her zaman onlara imrenmesi gerekmektedir. Arkasından konuşmadıkları hiç bir kimse kalmamasına rağmen kimseyle araları kötü olmamaldir. Herkes onları sevmeli ve iyi görmelidir.
Bunlar, sevmedikleri ve görüşmek istemedikleri insanlar ile görüşen kişileri de kendilerine risk ve hatta düşman görürler. İnsanlarla bireysel ilişkiler kurmakta zorlanırlar ve genelde anne-kız bir takım olarak hareket ederler. İki kişi adeta tek bir vücutta yaşıyormuşcasına hem insan ilişkileri, hem kişisel meseleleri, hem hayatı yasasıyları hep bir kafadan ve bir fikirden çıkmışçasına gelişir. Kollektif ilişki kurma alışkanlıklarından dolayı, onların takımlarındaki tek bir kişiyle bir bilgi paylaşıp aranızda kalmasını bekleyemezsiniz. Ayrınca hep birlikte görüşülmeli, ve tek birini davet ettiğinizde bunun ayıplanmasına hazır olmalısınız.
Bunlar, İnsanları kullanmak konusunda o kadar profesyoneldirler ki, bunu alışkanlık ve normal haline getirmiş oldukları için, kullanamadıkları zaman sinirlenir, mutsuz olur, bundan şikayet etmekten çekinmez ve bunun tribini kişinin yüzüne atarlar. Onlara, mesela eğer arabanız varsa, her ihtiyaç duyduklarında servis çekmeniz gerekmektedir. Kim olduğunuzun önemi yoktur. İş arkadaşı, akrabası, komşusu veya bir tanıdığı olmanız onların işi düştüğünde yardımcı olmanız için yeterlidir. Üstelik sizin onlara ihtiyaç duyduğunuz herhangi bir olayda onlardan yardım beklemeniz söz konusu dahi olamaz. Zaten siz de onların bir konuda iyi, iş bitirici veya yardımcı olabilecek kapasitede olabileceğini düşünmeniz olanaksızdır, bu işin doğalı budur.
Bunlar, muhtemelen akraba rolünde hayatınıza girerler, çünkü bunlarla ancak mecbur kalınan ilişkiler kaçınılmazdır. Bunlarla ortak yaşamı, kişi eğer öz değerleri olan, kültürlü ve bilinçli bir insan ise hiç bir şekilde kabul edebilemez.
Arkadaş olarak seçtiyseniz, ya uyum sürecinde sorunlar yaşarsınız ve ilişkiniz biter, ya da bunlar gibi olursunuz. Belki siz de öylesinizdir.
E, e - e - eş olarak seçtiyseniz, vay halinize..
Gorki kadar yalın ve kısa bir şekilde anlatabilseydim, zaten yeri geldiğinde far görmüş tavşan gibi kalmak yerine lafı gediğine oturtmakta zorlanmazdım. E bu durumda zaten bunları yazarak rahatlamaya ihtiyaç duymazdım.
Teşekkürler Gorki !
Sevgiler..
Yorumlar